Gecikmiş Tepki !.. " Pozitif birlikteliğimiz küresel uyumu sağlayacaktır. "

0 yorum


15 Mart 2011 tarihinde “ …ve izledim. Yemekteyiz şefler Antalya “ başlıklı yazımın üzerinden hemen, hemen bir yıl sonra, dernek nezdinde Şefler birliği başkanı Fahir Telli’den aşçılık formatlı TV programlarına tepki açıklamasını gecikmiş olarak buluyorum…

Gecikilmesine rağmen, bir aşçının birden fazla derneğe üye olduğu dernek çokluğumuzda, hatırladığım kadarıyla ilk defa bir dernek başkanının böylesi önemli bir konuda açıklama yapmış bulunmasını aşçılık sanatı adına önemsiyorum… Birbirinin ne yaptığını izleyen, yaptığının benzerlerini yapan dernek başkanları teker teker benzer tepki açıklamaları yapar da hiç olmazsa böylesi bir konuda tek ses olunur.

Aşçılık artık zanaat değildir. Güzel sanatların bir dalıdır. Aşçılık sanatının aşçısı, aşçılık program formatlarının gerçek sanatçısı olmalıdır… Adabıyla bu değerde ağırlanmalı ve sanatını izleyenleriyle tümden paylaşmalıdır. Bölük, pörçük, zıplatılarak, bayıltılarak, ayıltılarak, oynatılarak, göbek attırılarak, emeğinin alın teri hanesine para bastırılarak değil…

İzletilen programın maskarası olarak hiç değil…
Hele, öyle programlar izliyoruz ki sanatının ustalığı ve kişiliğiyle başarıları elde etmiş değerli bir şefimizin, daha henüz programın başlangıcında, kendisini dinlemeyen sunucu tarafından, mönü sunum konuşmasını yarıda kesip, itilir sözüyle tezgâhının arkasına göndermiştir. Kendisinin de bön, bön bakar halinin ekrana yansımış olması, camia adına içimi acıtmıştır.

Davet edilen veya daim program içeriğinin aşçı sanatçısı, aşçılık sanatının ve sektörünün temsilcisidir. Reyting uğuruna ( para kazanma ) her yolu mubah gören, bu tür programların içersine düşmeyiniz… Düşenler aşçı kıyafetini hemen, oracıkta üzerinden çıkartsın. Kirletmeyiniz. Aşçılık yeryüzünde yapılan en kutsal mesleklerin başında gelir… Diyenler kendini de bilmelidir…

Mesleki temsili kişiselleştirilemeyen meslektir aşçılık. Kendi adınıza geliştirdiğiniz bir mesleki yeniliğiniz yoksa tabi ki... Olanlarda bir elin sayılabilecek beş parmağıdır. Ülkemde, olduğunu söyleyen çok ama fazlası yok…

Özellikle bazı genç aşçılara sesleniyorum !..
Bazılarımızdan örneklenen genç aşçılara sesleniyorum !..
Kendini şef, şef kabul eden genç aşçılara sesleniyorum !..
Başkalarının gayretleriyle, yurt dışı yarışmalarda tesadüfü ve kısa yoldan ünvanlanıp, müteakiben medyada artistik rengârenk fotoğraflanıp, bir de üstüne üstlük, Türk mutfağında devrim yaptım röportajıyla “ imam bayıldı ” ya, artık “  imam ayıldı ” ben ayılttım, başardım, bu benimdir diyerek millete çiğnetmeden yutturup,  ben aştım !..  Ben oldum !.. Ben, ben, ben… Edası ve sedasıyla, megalomanlaşıp;

Elindeki mobil telefonla, zırt, pırt oynayıp,
… şu an lavobadayım. Kıçımı kaşıyorum… Başımı kuş pisledi, onu temizlemekle meşgulüm… Yarın şu kanaldayım, haftaya bu kanaldayım… İzlemeyenler için programın yayın tekrarı sabah karşı, maalesef üzgünüm, saat: 03.30’da, uyumayın, bir daha izleyin. Yarın işinize gitmeyin… Beni izleyin, videodan izleyin, yüz defa, bin defa izleyin, hep beni izleyin !.. Birbirinize hep benden bahsedin, başka bir halt yemeyin, ben benim, çıldırtmayın beniiiiiii “ diye anlamsız, ama anlamsız Facebook ve Tweeter mesajlarınla kitleleri sürüklediğini düşünerek ki azınlıkta mecburi asalak ve yalaka yandaş izleyici birlikteliğinde, o televizyon bu televizyon peşinde koşanlara sesleniyorum…

İstikbalin için“ sen, bittin, öldün “ oğlum… Sen sadece sinema ve sahne sanatçılarıyla çektirmiş, Facebook ve Twitter da paylaşmış bulunduğun fotoğraflarda ömrünün sonuna kadar, kendin için salakça bir anı olarak ( şefin bir no’lu bıçağına baka) kalırsın… Boynu bükük, acınacak durumda…

Kimse darılmasın “ iğneyi hemide okkalı kendimize batıracağız, acıtarak…” Suç, biz örnek olanlarda…
Bundan böyle, aynaya kendimizi gördüğümüz gibi değil, bizleri nasıl gördüklerini görerek bakacağız…

Daha önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi;
Bugün, mesleki önemiyle küresel vizyonda aşçılık sanatı öne çıkmıştır. Anne ve babalarımız çocuklarını istikbaline yönelik bu sanat dalına yönlendirmektedir. Bu gelinen sürecin takdiminde, rahmetle andığımız değerli, şefkat dolu ustalarımız ve bizlerin emeğinin karşılığında gurur verici bir değerdir.

Bu aşçılık sanatı için toplumların değişim ve dönüşümüdür.
İşte fırsat, bu değişim ve dönüşümün bilinciyle, halen mevcut hantallığı üzerimizden atmalıyız… Kendimize çeki düzen verip, aklımızı başımıza toparlamalıyız… El ermez, göz görmez anlayışlı miskin ve köhne zihniyetlerden arınmalıyız… Birden çok dernekler anlayışı ve yönetim tarzlarımızı tartışıp, değerlendirip artık sonuçlandırmalıyız… Sakın ha! Halen, aynı fikir ve düşüncede olmayanlara “ artık bizden değilsin, tencere tava hep aynı hava, sen artık uza“ denmemeli… Bu arada beni de yermeyin… Adres göstermeyiniz… Var olmak istiyorsak, meseleler evrensel boyutlarıyla incelenip, araştırılıp sistemize edilmelidir… Artık küresel vizyon sahibi olunmalıdır.

Zaten, ülkemiz aşçılık dünyasının gelişimini, hayatın değişim ve dönüşüm algısının sürecinde tam otomasyona bağlanmış gibi düşünmek lazım. Biz istesekte, istemesekte bu olacaktır amaç farkındalığı hedefleyerek kontrolünü sağlamaktır. Tesadüfe bırakılmamalıdır. Bu bilinçle dönüşüm, arzu edilen şekilde kendiliğinden gerçekleşecektir. Sektörün gelişimine engelleyici, ne kadar çok çomak sokan olursa olsun, hedeflenen yere, eninde sonunda kesinlikle gelinecektir… Pozitif birlikteliğimiz küresel uyumu sağlayacaktır. Kişiselleşmiş, kirli anlayışlar bunu engelliyemeyecektir. Sadece süreyi uzatacaktır. Bu etki kaçınılmazdır.

Değerli, şef kardeşimizin dediği gibi;
Kirlilik bulanık bir sudan ibarettir. Suların bulanıklaşmasını sağlayanlar, bilmelidirler ki sular çekildiğinde o eşsiz güzel çakıl taşları yeniden ortaya çıkacaktır. Mesleğimize duyduğumuz aşk ve sevginin gerçek gücünde varılacak bilinçle bulanık sular elbet çekilecektir.

Halen, ülkemiz yöresel halk mutfakları bilgisine yeterli sahip değiliz, mutfağımızı bu yönü itibariyle de bütünüyle tanımıyoruz… Tanınmayan mutfak, tanıtılamaz… Yapılacak çok şeyler var… O kadar çok şey var ki…

Bu nedenle, aşçılık sektör çalışanlarını her yönüyle kalıcı soluklandırmak ve eşit birliktelikte sektörü fikir ve düşünce güzelliklerinin zemininde buluşturacak, bilinçleştirecek, entelektüel ve akılcı yeteneklere, bilakis sektörel aydınlara ihtiyaç vardır... Olma yolunda olanlarda düşünce ve fikir emeğinden dolayı saygı gösterilip devamlılığı sağlanmalıdır. Egemen kılınmalıdır. Her düşünce ve fikrin eleştirisi armağan olarak kabul edilmelidir. Düşünce ve fikri sınırlarıyla kabul bulunmuyorsa adabıyla, erdemle eleştirilmelidir. Unutmayınız ki, akıllı düşman akılsız dosttan iyidir…

Artık gerçekleri görüp, anlayalım… Zekâmızı ve düşünebilme gücümüzü kullanalım… Aklımızı “ akıl akıldan üstündür “ anlayışıyla kullanalım…

Üstat Necip Fazıl’ın beyit’inde dediği gibi;

Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var,
Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var…

Berfend BER  -  İstanbul  2012

Leave a Reply

Popüler

 
UNION food & drink © 2011 DheTemplate.com & Main Blogger. Supported by Makeityourring Diamond Engagement Rings

You can add link or short description here